Karadeniz kemençesi, Doğu Karadeniz Bölgesi'ne özgü, yaylı bir halk çalgısıdır. Bölgenin kültürel kimliğinin önemli bir parçası olan kemençe, coşkulu melodileri ve kendine has tınısı ile bilinir. Sadece müzik aleti olmanın ötesinde, bölge insanının duygularını, yaşam tarzını ve geleneklerini yansıtan bir semboldür.
Kemençenin kökenleri hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, Orta Asya'dan göçlerle bölgeye geldiği ve zamanla bugünkü formunu aldığı düşünülmektedir. Kemençenin tarihsel gelişim süreci, bölgenin kültürel ve sosyal değişimleriyle paralel olarak ilerlemiştir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kemençe müziği daha da yaygınlaşmış ve zenginleşmiştir.
Karadeniz kemençesi genellikle dut ağacı, ardıç ağacı veya keleş ağacı gibi sert ağaçlardan yapılır. Gövde kısmı tekneden oluşur ve genellikle armut şeklindedir. Kemençenin temel parçaları şunlardır:
Karadeniz kemençesinin farklı boyutlarda ve farklı akort sistemlerine sahip çeşitli türleri bulunmaktadır:
Kemençe, diz üzerine veya ayakta çalınabilir. Sol el ile tellere basılırken, sağ el ile yay hareket ettirilir. Kemençe çalımı, oldukça hızlı ve hareketli bir yapıya sahiptir. Vibrato, glissando ve çeşitli yay teknikleri, kemençe müziğinin karakteristik özelliklerindendir. Laz Müziği içerisinde sıklıkla yer alır.
Karadeniz kemençesi, başta horon olmak üzere, çeşitli halk oyunlarında ve eğlencelerde kullanılır. Düğünler, festivaller ve özel günlerde kemençe müziği, vazgeçilmez bir unsurdur. Son yıllarda kemençe, modern müzik türlerinde de kullanılmaya başlanmış ve farklı tarzlara adapte edilmiştir.
Karadeniz kemençesi, birçok yetenekli sanatçı tarafından icra edilmiştir. Bölgenin önemli kemençe sanatçıları arasında şu isimler sayılabilir:
Karadeniz kemençesi, sadece bir müzik aleti olmanın ötesinde, bölge insanının kimliğini, duygularını ve yaşam tarzını yansıtan bir semboldür. Kemençe müziği, bölgenin kültürel mirasının önemli bir parçasıdır ve gelecek nesillere aktarılması büyük önem taşımaktadır. Kemençe yapımı ve çalımı, bölgede hala canlı bir şekilde devam etmektedir ve bu gelenek, gelecek nesillere aktarılmaya çalışılmaktadır.